D Grubunun kurucularından olup hat sanatından esinlendiği soyut yapıtlarıyla tanınmış ressamımız.:ELİF NACİ
Dadanma.:TEBELLEŞ
Dadı. : TAYA
Dağ faresi de denilen kemirgen bir hayvan.:HAMSTER
Dağ geçidi. : AŞIT
Dağ keçisi. : ELİK: YAĞMURCA
Dağ kırlangıcı da denilen küçük bir kuş. : EBREHE
Dağ kırlangıcı,keçisağan.:EBABİL
Dağ lalesi.Manisa lalesi. : ANEMON
Dağ servisi, dikenli ardıç. : SEDİR : ARAR
Dağ sırtı,dik yokuş.:YURA
Dağ sırtı,tepe,bayır.:KIRAN
Dağ sırtlarında davarların yatırıldığı düz, rüzgar almayan kuytu yer.: ARKAÇ
Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer.: BELEN
Dağ sırtlarında,taş aralarından sızan su,küçük pınar.:SIZAK
Dağ tavuğu. : ÇİL
Dağ üzerindeki yüksek geçit,dik dağ yolu.:BEKEN
Dağ veya tepelerle sınırlanmış,suları aynı denize,göle veya ırmağa akan bölge.:HAVZA
Dağ yürüyüşü. : TREKKİNG
Dağ.:KUH
Dağcı.:ALPİNİST
Dağcılık. :ALPİNİZM
Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan kimse.:ÇITAK
Dağdan inen sel. : KAYAN
Dağılıp parçalanacak hale gelmek,dağılıp parçalanmak,inhilal.:EPRİMEK
Dağılma, : İNFİSAH
Dağın alt bölümü. : ETEK
Dağınık,derbeder. :HARABATİ
Dağıtıcı.:DİSTRİBÜTÖR
Dağıtıcı.:MÜVEZZİ
Dağıtma,üleştirme.:TEVZİ
Dağlama resmi.:PİROGRAVÜR
Dağlarda kaybolan insanları kurtarmasıyla ünlenmiş köpek soyu.:SENBERNAR
Dağlarda yetişen,rengi hafif yeşil bir çeşit yaban soğanı.:KÖMÜREN
Dağların oluşumunu inceleyen bilim dalı.:OROJENİ
Dağların oyuk ve kuytu yerleri. : KEPEZ
Dağlık bölge.:KUHİSTAN
Dağlık yer.:CEBELİSTAN
Daha çok Afrika’nın dağlık bölgelerinde yaşayan,uzun yada kısa kuyruklu türleri olan maymunlara verilen ad.:ŞEBEK
Daha çok ahşap malzemelere sürülen parlak cila.:VERNİK
Daha çok ayakkabı yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.:KARAMANDOLA
Daha çok cami avlularında bulunan havuz.:ŞADIRVAN
Daha çok dansçılığı ve koreograflığıyla tanınan,unutulmaz “Singing in the Rain” (Yağmur Altında) filminin yönetmenliğini de üstlenen başrol oyuncusu.:GENE KELLY
Daha çok denizi ve denizle mücadele eden balıkçıları işlediği yapıtlarıyla tanınmış ,1936-1998 yılları arasında yaşamış ressamımız. :ÖZER KABAŞ
Daha çok gençlerin ve araştırmacıların konaklaması için yapılmış ve belirli kurallara göre yönetilen ekonomik tesisler.:HASTEL
Daha çok hayvan postundan yapılan bir başlık türü.:BÖRK
Daha çok hekimlik ve fotoğrafçılıkta kullanılan saydam,renksiz,kokusuz bir madde.:JELATİN
Daha çok kadınların bluz üzerine giydikleri yelek. : JİLE
Daha çok Karadeniz yöresinde giyilen bir tür erkek ayakkabısı. : ÇAPULA
Daha çok mehter müziğinde kullanılan üflemeli bir çalgı. : NEFİR
Daha çok nemli yerlerde yetişen ve ilaç olarak kullanılan bir bitki.:AT KUYRUĞU
Daha çok Nil ırmağında kullanılan bir tür küçük gemi. : FELUKA
Daha çok ormanlarda yaşayan ve yanar dönerli mavi yada mor pırıltılar saçan beyaz benekli,kahverengi kelebek.:APATURA
Daha çok radyo için hazırlanmış,genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun.:SKEÇ
Daha çok sığırlara saldıran,onların kanını emen sokucu sinek.:BÜVE
Daha çok soyut tarzda çalışan ve 1906-1978 yılları arasında yaşayan kadın heykelcimiz.:LERZAN BENGİSU
Daha çok tahıl tarlalarında görülen mor çiçekli bir bitki,mavi kantaron. / Peygamber çiçeğine verilen ad : BELEMİR
Daha çok Türkmen oymakları arasında rastlanan bir tür kukla oyunu. : KARAÇOR
Daha iyi. : EVLA
Daha küçük.:MİNÖR
Daha sonra.:BİLAHARE
Daha uzun bir parçaya giriş olarak çalınan ve asıl parçaya yol göstericilik görevini yapan kısa beste.:PRELÜD
Dahi. : ÖKE
Dairelerde,işyerlerinde para işlerine bakan görevli.:MUTEMET
Dal ve budak kırpıntısı.:ÇIRPI
Dalan., çıkar topluluğu. : LOBİ
Daların alçalarak geçit verdiği yer. : BEL
Dalga dalga renkli çizgiler.:MENEVİŞ
Dalga, kasırga. : ELLEZ
Dalga. : TALAZ
Dalga.:MEVC
Dalgakıranla yapılmış liman.:MENDİREK
Dalgalı elektrik akımı veren üreteç.:ALTERNATÖR
Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş. : MUARE
Dalgalı,kıvrımlı.:ONDÜLE
Dalkavuk. : YALAKA
Dalla örtülü, çalı çırpıdan yapılmış kulübe,çardak. : ALACIK
Dallardan örülmüş büyük sepet.:ÇİTEN
Dalları çok çatallı ve sapları odunsu bir bitki türü.:ÇALI
Dalsız budaksız ağaç. : KABAŞ
Dalyanın kapak yeri.: BASARNA
Dam üzerindeki karı atmakta kullanılan büyük tahta kürek.:AYALAMA
Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse.:GURME:GASTRONOM
Damar içine x ışınlarını geçirmeyen bir madde şırınga edildikten sonra damarların filminin alınması.:ANJİYOGRAFİ
Damar sertliği. : ARTERYOSKLEROZ
Damarlı ve yarı saydam bir taş. : ONİKS
Damga, mühür. : KAŞE
Damgalanmış , akçe haline getirilmiş madeni para.:MESKUK
Damıtma işinde kullanılan araç. Damıtıcı.:İMBİK
Damızlık dişi hayvan.:MAYA
Damızlık erkek at.:AYGIR
Damızlık erkek koyun. : KOÇ
Damla. : KATRE
Damlarda kiriş yerine kullanılan ağaç.:MEHTEK
Damların üstündeki karı atmakta kullanılan büyük tahta kürek.:AYALAMA
Damların üzerine döşenen kalın ve büyük ağaç.:HEZEN
Danışma kurulu.: ŞURA
Danışma. :MEŞVERET .:İSTİŞARE
Danışman. :MÜŞAVİR
Danimarka dili. : DANCA
Danimarka, İsveç ve Norveç’in küçük para birimi. : ÖRE
Danimarka’nın para birimi.:KRON
Dans adımı. : EŞAPE
Dans düzenleme sanatı. : KOREOGRAFİ
Dansçının ayakkabılarına takılan metal plakaların vurmalı bir çalgı gibi kullanıldığı dans üslubu.:KLAKET
Danslı ve özel kıyafetli gece eğlencesi.:BALO
Dantel ya da nakış ipliği yumağı. : KUKA
Dantel.:TENTENE
Dar ağızlı şişkin karınlı çoğu hasırla kaplı büyük su şişesi.:DAMACANA
Dar bir çevreye özgü dil,argo.:JARGON
Dar geçit,boğaz.:DERBENT
Dar sokak,dar yol,patika anlamında yerel sözcük.:İRİM
Dar tentene. : OYA
Dar ve ensiz tahta.: TİRİZ
Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku,kapalı yer korkusu.: KLOSTROFOBİ
Dar ve uzun kavkılı bir deniz yumuşakçası. :SÜLİNE
Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı. : KİK
Dar,uzun ve hafif bir yarış kayığı,kik.:FUTA
Dar.:DARAÇ
Darıdan yapılan şarabın kımızla karıştırılmasıyla elde edilen eski Türk içkisine verilen ad.: TARASUN
Datça yakınlarındaki ünlü antik kent. : KNİDOS
Datça yarımadasına verilen bir başka ad.:REŞADİYE
Dava.:ARANÇ
Davar ağılı.:KOM
Davar ve sığır gibi hayvanlar.:MEVAŞİ
Davet eden, çağıran. : DAİ
Davet etmek.:OKUMAK
Davranışçılık.:BEHAVYORİZM:BİHEYVİYORİZM
Davranışı kaba,sert,gönül kırıcı olan,nadan.:NOBRAN
Davranışları çabuk ve kesin olan.:CEVVAL
Davranmak,ayağa kalkmak.:YEKİNMEK
Davul,gergef,elek gibi nesnelerin çerçevesi.:KASNAK
Davula sol elle vurulan ince değnek.:BIZBIZ
Dayanak, yardımcı. : MEDAR
Dayanıklı (Farsça).:KUNT
Dayanıklı ambalaj kağıdı.:KRAFT
Dayanıklı, sağlam. : KAVİ
Dayanıklılık sağlamak veya kaymayı önlemek için ayakkabıların altına çakılan iri başlı çivi.:KABARA
Dayanılacak şey,ilke.:UMDE
Dayanışmacılık. :SOLİDARİZM
Dayanma.:İRTİFAK
Dede Korkut kitabında destan,hikaye anlamında kullanılan sözcük.:BOY
Dedeler, atalar. : ECDAT
Dedikodu etme. : NEMİME
Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak. : GIYBET
Dedikoducu. : NEMMAL
Define. : GÖMÜ
Defnegiller familyasından bir ağaç ve bu ağacın bazıları armut biçiminde olan meyvesi.:AVOKADO
Defnegillerden bir ağaç ve bu ağacın içinde kokulu bir yağ bulunması dolayısıyla bahar gibi kullanılan kabuğu.:TARÇIN
Defterler.:DEFATİR
Değer,tutar.:SEMEN
Değerbilir,iyilikbilir. : KADİRŞİNAS
Değeri bir milyon hertz olan frekans birimi.:MEGAHERTZ
Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan şey,kelepir.:OKAZYON
Değerini, önemini yitirmiş. : KADÜK
Değerini,önemini yitirmiş,eskimiş.:KADÜK
Değerli bir orkide türü.:ADA
Değerli bir süs taşı. : AKİK.:BERİL
Değerli eşya,kumaş,mücevher v.s. alınıp satılan kapalı çarşı.:BEDESTEN
Değerli madenler için kullanılan İngiliz ağırlık sistemi. : TROY
Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık,saflık ve değer derecesi ölçüsü. : MİYAR
Değerli madenlerin saflık derecesi.: AYAR
Değerli metal ve taşlardan yapılan süs eşyası.:KUYUM
Değerli olan,zebercet adını taşıyan silikat.: OLİVİN
Değerli olmayan maden veya taşlardan yapılmış takı,süs eşyası.:BİJUTERİ
Değerli süs taşı,mücevher.:GEVHER
Değerli taşlarla donanmış. : MURASSA
Değerli tespih taşı.(Deniz filinin dişinden yapılan). : NAKA
Değersiz,bayağı.:KIRTIPİL
Değersiz,önemsiz.:NAÇİZ: HOR
Değirmen oluğu : ABARA
Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen.: SAVAK
Değirmen taşına buğdayı akıtan oluk.:ARD
Değirmen taşının ekseni.:SEPEK
Değirmen. : AS
Değirmene su veren oluğun eğimi.:SEĞİRDİM
Değiş tokuş da üste verilen şey. : ABRA
Değiş tokuş. : MÜBADELE
Değiş,mal değişi,trampa.:TROK
Değişenlerin özünde değişmeden kaldığı varsayılan idealist kavram.:TÖZ
Değişik renkli çiçekleri ve rozet yaprakları olan, dere kenarlarında da yetişen bir süs bitkisi.:ÇUHA ÇİÇEĞİ
Değişik alanlarda düzeltme,belirleme,ölçme,denetleme işlerinde kullanılan ve yaptığı işe göre yapısı değişen araç. : ŞABLON
Değişik biçim.:VERSİYON
Değişik boyda , sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir Afrika çalgısı. : BALAFON
Değişik çağları birbirine karıştırma, bir olayın çağıyla ilgili yanılma. : ANAKRONİZM
Değişik genetik kökenli çeşitli hücrelerden oluşan organizma.:KİMERA
Değişik iş kollarında gerekli olan şeyler,araç ve gereçler.:LEVAZIM
Değişik kökenden gelen azınlıkları, etnik grupları ve bunların kültürel kimliklerini eğemen doku ve kültür içinde eriterek yok etme sürecinin sonucu. : ASİMİLASYON
Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli bir taş.. : KAME
Değişik renkte boya kullanılarak,kumaş üzerine desen ve zemin basma işlemiyle bu işleme uğratılan ipekli,yünlü vs kumaş. : EMPRİME
Değişik sayıda akortlu tahta yada metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. : KSİLOFON
Değişik sayıda tümen ve savaş destek birliklerinden kurulu büyük askeri birlik.:KOLORDU
Değişik şekillerde kesilmiş,yağda veya fırında kızartılmış ekmek.:KRUTON
Değişik tonlarda boyama. : RÖFLE
Değişik türden hayvan veya bitkiden üremiş hayvan veya bitki,melez,kırma,azma.:METİS
Değişik türlerden,çoğunlukla yabanıl ağaç, ağaççık ve çalıların deneysel yetiştirilmesine ayrılmış park veya alan. : ARBORETUM
Değişim cetveli,grafik.:DİYAGRAM
Değişken huylu. : AYSAR
Değişmesi bir doğru ile gösterilebilen anlamındaki matematik terimi.:LİNEER
Değiştirgeç. : RÖLE
Değme, dokunma. : MES
Değnek.:ÇOMAK
Değnekten uzun ve kalınca ağaç :SIRIK
Dekorasyonda ve mobilyacılıkta kullanılan,deri taklidi sentetik malzeme.:SKAY
Dekoratif bir dikiş türü. : REÇME
Dekoratif demir işçiliği. : FERFORJE
Delege . : MURAHHAS
Delgeç. : MATKAP
Delgi veya küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç.:KEMANE
Deli Derviş ya da Kul Mustafa” da denilen Türk halk şairi. : FERYADİ (1824-1904)
Deli” anlamında yerel bir sözcük. : ESERLİ
Delikanlı,genç anlamında yerel sözcük.:KIRAY
Delikanlı.Yakışıklı erkek:CİVAN
Delikli çanak.:SÜZGÜ
Delikli kepçe.:KEVGİR
Delikli örgü,gözenek. : AJUR
Delikli tahta üzerinde taşlarla oynanan bir oyun türü.:MANKALA
Delil,kanıt,ispat.:BURHAN
Delilik.:CİNNET.:CÜNUN
Deliller,belgeler anlamında eski sözcük. : DELAİL
Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.:GAGAVUZ
Delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ
Delişmen,atak.:DELİFİŞEK
Delişmen.:ZIPIR
Delme.:PERFORAJ
Delta : ÇATALAĞIZ
Demetçik de denilen,etli yapraklı ve pembe,kırmızı,turuncu çiçekli bir süs bitkisi.:KALANCO
Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü.:KALOMA
Demir atmış gemi. : RASİ
Demir betonla yapılmış yapı.:KARKAS
Demir kiriş. : PUTREL
Demir şiş. : SİH
Demir ve sac kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç.:KESKİ
Demir veya tunçtan dökülmüş,yuvarlak ve boş olan içine patlayıcı maddeler doldurulup havan topu veya el ile atılan yuvarlak bir bomba türü.:HUMBARA
Demir yada tahta üzerindeki boya,pas gibi şeyleri çıkarmakta kullanılan çelik araç.:RASPA
Demirci aracı. : ÖRS
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç. : AÇKI
Demirin simgesi. : FE
Demirli betonla yapılmış yapı.:KARKAS
Demiryollarında traverslerin altına, şoselerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kırıkları. :BALAST
Demiryollarında gündüz mekanik olarak bir kolla gece kırmızı ışıkla işaret veren alet.:SEMAFOR
Demokrasi. : ELERKİ
Demokratik hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla baskı altında tutulduğu, terör ve zulme dayanan devlet yönetimleri için kullanılan söz. : TOTALİTER
Demre’de (Yeni adı Kale) yaşadığına ve Noel Baba olduğuna inanılan ve adı efsaneleşen Aziz.:AYANİKOLA
Den dolayı,..den ötürü anlamında eski bir sözcük.: BİNAEN
Denek taşı.: MİHENK
Deneme.:PROVA
Denetleme,denetim.: TEFTİŞ: MURAKABE
Denetleyici,denetçi.:MURAKIP
Deney ötesinde geçerliği olan bilgi.:APRİORİ
Deney üstü. : TRANSANDANTAL
Deneyci bilgi kuramı ile psikolojide,duyuların dış nesnelere tepki göstermesi sonucunda idea’ların ortaya çıkmasından önce zihnin durumu.:TABULARASA
Deneyimcilik.:AMPİRİZM
Deneylerle henüz yeterli derecede doğrulanmamış,ancak doğrulanacağı umulan teorik düşünce,varsayım,faraziye.:HİPOTEZ
Deneysel.:AMPİRİK
Deneyselcilik.:EKSPERİMANTALİZM
Denge, ölçü. : MUVAZENE.:BALANS
Dengesini ustalıkla korurken top, bıçak, tabak gibi nesneleri havaya atıp tutarak gösteri yapan sanatçı.: JONGLÖR
Deniz altında kalmış bir vadinin veya vadiler sisteminin alt bölümü. : RİA
Deniz anası. : MEDÜZ
Deniz ataşesi.:ATAŞENAVAL
Deniz avcılığında kullanılan ince daldan örülü sepet. : KİRTİL
Deniz ayısı da denilen ve soğuk güney denizlerinde yaşayan fok türü. : OTARİ
Deniz bilim.:OŞİNOGRAFİ
Deniz derinliğini ölçme işi (Batimetre). : İSKANDİL
Deniz dibini tarayarak deniz kabuklularını avlamaya yarayan bir balık ağı türü.:ALKARNA
Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç.:BATİSKAF
Deniz güçlerinin tümü.:BAHRİYE
Deniz içinde zincirlerin birbirine dolaşması. : ISPARMAÇA
Deniz kenarında salaş ve dam gibi barınılacak yer.:KAVALA
Deniz kırlangıcı da denilen bir kuş.:SUMRU
Deniz kırlangıcı.:BALIKÇIN
Deniz kıyısında bulunan kamışlık ve sazlık.:KALAMIŞ
Deniz kıyısında dalga aşındırmasıyla oluşmuş sarp ve yüksek yer. : YALIYAR
Deniz kıyısında yetişen esmer su yosununa verilen ad. : FUKUS
Deniz kızı.: SİRER
Deniz kulağı.:LAGÜN
Deniz kuşlarının gübre olarak kullanılan pisliği. : GUANO
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Su Altı Savunma komandolarını işaret eden kısaltma.:SAS
Deniz limanlarını ve derinliklerini, gelgitleri, bu limanlara giriş ya da çıkış biçimlerini açıklamalı bir şekilde gösteren kitap. Bu betimlemeyi resimleyen eski deniz haritası. : PORTOLANO
Deniz mili.:KNOT
Deniz suyuyla yapılan tedavi yöntemi.:TALASSOTERAPİ
Deniz tabanında oluşan depremin yarattığı büyük dalga.:TSUNAMİ
Deniz tanrıçası Thetis ile Zeus soyundan Pele-us’un oğlu;Phtia ülkesinin kralı.:AKHİLLEUS
Deniz tarafından ırmak ağızlarında yada akarsuların kazdığı derin vadilerin aşağı kesimlerinde oluşan yüksek kenarlı kıyı biçimi. : RİA
Deniz taşıtlarını yönetmek. : ABRAMAK
Deniz taşıtlarının pervanesi. : USKUR
Deniz tedavisi.:TALASOTERAPİ
Deniz teknelerini karaya çekmek için bunların altına sürülen yuvarlak ağaç.:FİLENK
Deniz teknelerinin iç yanları.: ALABANDA
Deniz ticaretinde,masraf çıktıktan sonra kazancın sermaye ve tayfa arasında bölüştürülmesi.:ÜÇÜRDÜM
Deniz veya denizcilikle ilgili.: BAHRİ
Deniz yada ırmaklarda birdenbire derinleşen yer.:LONGUZ
Deniz yolculuklarında geminin veya yükünün gördüğü zarar.. : AVARYA
Deniz yollarını gözetmek,deniz ve hava filolarına kılavuzluk etmek amacıyla,topla silahlandırılmış hızlı bir savaş gemisi.:KRUVAZÖR
Deniz yosunlarından çıkarılan bir tür jelatin. : JELOZ
Deniz yosununun ince bir cinsi.:KETENCİK
Deniz,göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer.: BALIKLAVA
Deniz,göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan,balık avlama yeri.:DALYAN
Deniz.:BAHİR
Denizaltılarda, tanklarda, siperlerde kullanılan ve bir engelin üstünden görmeyi sağlayan optik aygıt. : PERİSKOP
Denizaltında dinleme aygıtı. : SONAR
Denizcilerinki gibi geniş ve yatık yaka.Eskiden gemilerdeki usta gemiciler. : MARNEL
Denizcilerinki gibi geniş ve yatık yakaya verilen ad.:MARNEL
Denizcilik dilinde aşağıda, alt anlamında kullanılan söz. Gemiyi baştan yada kıçtan halatla karaya bağlama. : ABAŞO
Denizcilik dilinde bir halatın ya da zincirin bir süre tutularak bırakılmaması için verilen komut.:AGANTA
Denizcilik dilinde yelken indirmeye verilen ad.:MAYNA
Denizcilik işletmelerinde gemi adamlarını gemilere atama belgesi. : ORDİNO
Denizcilikte bir donanımı ters çevirme.:BATİ
Denizcilikte bir palanganın, makaralarını, trentilerini, vatalarını sökme. : ISPASA
Denizcilikte bir şeyi,bir yerden bir yere çekerek götürüp getirmeye yarayan halat.:VARAGELE
Denizcilikte çeşitli yükleri yukarı çekmek için halattan yapılmış sapan.:İZBİRO
Denizcilikte çok durgun deniz ve havaya verilen ad.:BONAÇA
Denizcilikte eski kalafat üstüpülerini çıkarmada kullanılan ucu kanca biçiminde kalafatçı aleti.:MAVUÇ
Denizcilikte iki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi. : MATİZ
Denizcilikte kırılmış bir direği, bir sereni geçici olarak onarmaya yarayan ve eski halat liflerinin bükülmesiyle oluşturulan bir tür tirnele, ya da gırcala. : LİGADORA
Denizcilikte kullanılan bir tür ince halat. : LENTİYE
Denizcilikte kullanılan ucu halkalı cıvata.:MAPA
Denizcilikte küreklerin suya her daldırılışı ve çıkarılışı. Kürekleri her daldırmada sandalın aldığı yol. : HAMLA
Denizcilikte maçuna ve başka makinelerin çevrilmesi için verilen komut. :VİRA
Denizcilikte mürettebatın tören için küpeşteye dizilmesi.:ÇAMARİVA
Denizcilikte safra anlamında kullanılan sözcük.:BALAST
Denizcilikte sancağı, yelkeni ya da sereni direkten aşağı alma… ARİYA
Denizcilikte temiz,düzgün,derli toplu anlamında kullanılan terim.:NETA
Denizcilikte topun ateşlenmesi için verilen komut.:FOGA
Denizcilikte ve havacılıkta kullanılan radyo seyir sistemi.: LORAN
Denizcilikte yarım serenleri sağa sola yada ortaya çevirmek için bunların ucuna bağlı bulunan donanım.:ABLİ
Denizcilikte yedek halat. : PERMEÇE
Denizcilikte yelken indirme. : MAYNA
Denizcilikte yelkenleri açtırmak için verilen komut.:FORA
Denizcilikte yelkenleri yerlerine çekmekte kullanılan halatların genel adı.:KANDİLİSA
Denizcilikte yelkenlerin açılması komutu.:AMORA
Denizcilikte zincirin ırgat çalıştırılarak aşağı alınması,indirilmesi.:AYBOCU
Denizcilikte,çekilmekte veya indirilmekte olan bir halatı veya zinciri bir yere bağlamak için verilen komut.: ABOSA
Denizcilikte,hareket halindeki bir halatın yada zincirin bir süre tutularak bırakılmaması için verilen komut.:AGANTA
Denizcilikte,hep birlikte yapılan işlerde,çalışanları gayrete getirmek için kullanılan sözcük.:YİSA
Denizcilikte,kandilisaların donatılması için çubukların üzerine açılan dikdörtgen biçimindeki batiska.:LAVRA
Denizde açığa yada kıyılara yerleştirilen,belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener : ÇAKAR
Denizde ada.:CEZİRE
Denizde ağır cisimleri kaldırmaya,batık gemileri çıkarma veya askıya almaya yarayan,su kesimi az,vinçli tekne yada duba. : ALGARNA
Denizde batmış olan bir geminin,bir nesnenin yerini ve durumunu ses dalgalarıyla saptayan sistem.:SONAR
Denizde yada kıyıda buz tabakasıyla örtülü olan kesim. : BANKİZ
Denizde yaşayan,Latince adı Noctulica Milliaris olan,dokunulduğunda ateş böceği gibi ışık saçan plankton.(Milyonlarcası bir araya gelince geceleri bir balık veya bir kayık çarptığında ışık saçarlar). Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı.:YAKAMOZ
Denizde yol göstermeye,bir tehlikeyi veya geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer cisim.:ŞAMANDIRA
Denizde yosunlu sazlı yer.:ÇEPEZ
Denize doğru uzanan taşlık burun.:KEREMPE
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası.:DİL
Denizin çekilmesi.:CEZİR
Denizin örttüğü vadi.:RİA
Denizlerde veya tatlı sularda yaşayan,yüzücü,orta büyüklükte kabuklu eti yenilir bir deniz hayvanı.:KARİDES
Denizlerde yaşayan iki çenetli ve iri bedenli yumuşakça cinsi.:PİNA
Denizlerin çekilmesiyle oluşan bölge. : NERİTEL
Denizlerin fiziksel,kimyasal ve biyolojik özelliklerini araştıran bilim dalı.:OŞİNOGRAFİ
Denizlerin yeryüzünde oluşturduğu yuvar,su yuvarı.:HİDROSFER
Denizli yöresinde kına gecesinde gelin için okunan maniye verilen ad. : OKŞAMA
Denizli, Isparta ve Burdur’un dağ köylerinde dokunan bir tür kaba kumaş. : MENEVREK
Denizli’de “ulusal park” kapsamına alınan dağ. : HONAZ
Denizli’nin Çardak ilçesinde bir çok kuş türünü barındıran bir göl.:BEYLERLİ
Denizli’nin Sarayköy ilçesinde bir kaplıca.:BABACIK
Denk, uygun. : MÜTEVAZİN
Denk,eşit.:HEMAYAR
Deoksiribo nükleik asit için kullanılan kısaltma.:DNA
Deprem bilimi.:SİSMOLOJİ
Deprem dalgası.: TSUNAMİ
Deprem,rüzgar,sel gibi iç ve dış güçlerin etkisiyle oluşan,yayla,ova,koyak,çukur,dağ vs biçimlerin bütünü yüzey şekilleri.:ENGEBE
Depremle ilgili.:SİSMİK
Depresyon tedavisinde kullanılan ve yapay olarak elde edilen ilaç.:NİALAMİT
Derbeder, başıboş yaşayış. : BOHEM
Derbeder. : HARABATİ
Dere kenarlarında yetişen uzun saplı bir çalı.Eskiden kırbaç olarak kullanılırmış.:HAYIT
Derebeylik düzeninde bir vasala senyörce verilen toprak veya mal. : FİEF
Derebeylik düzeninde soyluluk unvanlarının en alt basamağı.:ŞÖVALYE
Derebeylik Japonyası’nda en aşağı sınıfı oluşturan halk. : ETA
Derebeylikte toprakla beraber satılan köle. : SERF
Derebeylikte,kendisine itaat edilen efendi.:SÜZEREN
Derece,radde,durum.:KERTE
Dergi. : MECMUA
Deri ciltlerde,kurt yeniklerinden dolayı meydana gelen iz.:OKRA
Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık.:ET BENİ
Deri hastalığı. : LİKEN
Deri hastalıkları için kullanılan bir tür pudra.:TALK
Deri tüberkülozu. : SIRACA
Deri üzerinde tümör görünümü alan kaba yara izi. : KELOYİT
Deri üzerine uygulamaya özgü hamur kıvamında ilaç. : PAT
Deri ve kıkırdak gibi hayvansal maddelerden elde edilen,katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta,kağıt vb yapıştırmaya yarayan bir madde.:TUTKAL
Deri yada tahta kazımakta kullanılan ve iki ucunda da sapı olan eğri bıçak.:IŞKI
Deri yüzeyleri sırım yada küçük çivilerle gerilmiş,genellikle sopalarla çalınan,fıçı biçiminde çeşitli Japon davullarına verilen ad.:TAİKO
Deri,kösele vs kesmekte kullanılan,bir ucu küt diğeri sivri ve keskin bıçak.:FALÇATA
Deri,kürk veya kumaştan yapılmış bir başlık türü.:KALPAK
Deri,tırnak,saç,boynuz gibi yapılarda bulunan protein.:KERATİN
Deride oluşan şişkinlik,kızartı,ağrı ve ateşle kendini gösteren irin birikimi.:ÇIBAN
Deride özellikle ellerde oluşan zararsız pürtüklü küçük ur.:SİĞİL
Deride, sinirler boyunca,özellikle gövde, bacak ve yüzde bir takım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren mikroplu bir hastalık : ZONA
Deriden yapılmış kalkan. : DARAKA
Deriden yapılmış su kabı.:KIRBA
Deriden yapılmış torba.:DAĞAR
Derilerin içine batırıldığı tanenli bitki suyu. : TETERİ
Derin sular. : ABİSAL
Derin üzüntü veya acı.:KAHIR
Derin vadi. : KANYON
Derin ve doğal kuyu.:DÜDEN
Derinin parlatılması.:APRE
Derinin yağ bezi ve ter bezi salgılarının anormal artışı. : SEBORE
Derinleştirme. : TAMİK
Derinliği aynı olan sığ su alanı.:FİLET
Derinliği az metal kap. : SAHAN
Derinliğine, iyice.Enine boyuna. : ARİZAMİK
Derinlik ölçme aracı. : SONDA
Derinlik., aptallık. : AMAKAT
Derisinden kürk yapılan bir kır sansarı. : FERSAN
Derişik nitrik asit.:KEZZAP
Deriye sürme yada ovma suretiyle uygulanan ve ağrıların dindirilmesine yarayan sıvı ilaç.:LİNİMENT
Deriyi kullanılabilecek duruma getiren kişi,sepici,tabak.:DEBBAĞ
Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı. : UMİAK
Deriyle kaplı tek kişilik Eskimo kayığı.:KAYAK
Derlem.:KOLEKSİYON
Derlerin sepilenmesinde yada hayvan yaralarının iyileştirilmesinde kullanılan meşe kabuğu tozu.:TETİLE
Derli toplu,düzgün anlamında kullanılan denizcilik terimi.:NETA
Ders alınması gereken kısa hikaye.:KISSA
Ders verme.:TAKRİR
Dervişlerin başlarına giydikleri,tiftikten yapılmış,ince ve hafif bir çeşit takke.:ARAKIYE
Dervişlerin bulunduğu yer. : DERGAH
Dervişlerin giydiği bol bir tür hırka. : FERACE
Dervişlerin giydiği eski ve yamalı hırka.:DELK
Dervişlerin omuzlarına örttükleri post.:RİDA
Dervişlerin taktıkları tiftikten yapılmış ince ve hafif bir takke türü.:ARAKİYE
Deseni ve atkısı bozuk olan halı.:ABRAŞ
Desenli kumaş. : BASMA
Desibel. : DB
Destan. : EPOPE
Destansı. : EPİK
Destek.:PAYANDA
Destroyer.:MUHRİP
Devamlı su akan boru.:MASLAK
Deve semeri. : HAVUT
Deve yada domuz yavrusu.:POTLAK
Deve yavrusu. : POTUK : KÖŞEK: DORUM:TORUM
Devegiller familyasından,sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan bir memeli türü.: HECİN
Devekuşu tüyü.:OTRİŞ
Devenin sırtındaki tümsek,çıkıntı.:HÖRGÜÇ
Deveyi çöktürmek için çıkarılan ses.:IH
Devinbilimi. : DİNAMİK
Devinim izlenimi uyandıran optik etkilerin ağır bastığı resim akımı.:OPART
Devinimi, etkisi olmayan. : EDİLGİN
Devirler,çağlar.:DEVRAN
Devlet bankasını yöneten kimse.Bir kamu veya özel kuruluşu yöneten kimse.:GUVERNÖR
Devlet büyüklerinin ve zengin kimselerin buyruğunda çalışan ve onların birtakım işlerini gören kimse. : KETHÜDA
Devlet harcamalarını denetleyen kamu kurumu.:SAYIŞTAY
Devlet hazinesi.:BEYTÜLMAL
Devlet kuşu.:HÜMA
Devlet malı, beylik. Devlet hazinesi.: MİRİ
Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.:BAREM
Devlet merkezinde bulunan il memuru. . : AMED
Devlet tahvilleri, kambiyo ve menkul değerler üzerinde yapılan spekülatif işlemler. : ACYOTAJ
Devlet yönetiminde akrabalara ve özellikle yeğenlere yapılan iltimas.:NEPOTİZM
Devlet yönetiminde seçimle gelenlere karşı son sözün yönetim ve ekonomi uzmanlarına bırakılmasına dayanan siyasal yöntem. : TEKNOKRASİ
Devletçe koruma altına alınmış tarihi yer veya bölge.:SİT
Devletçe para,senet ve tahvil çıkarma,piyasaya sürme.:EMİSYON
Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket.:BANDROL
Devletçilik. : ETATİZM
Devlete ve kişilere ait ormanların,önceden hazırlanıp kabul edilmiş esaslara uygun olarak işletilmesi. : AMENAJMAN
Devlete yada bir vakıfa kira olarak ödenen para.:İCARE
Devletin merkeziyetçiliğini savunan kimse. : JAKOBEN
Devletin yada özel bir kuruluşun ödünç para almak için çıkardığı,yıllık faiz getiren yazılı senet.:TAHVİL
Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama.:PLEBİSİT
Devletler.:DÜVEL
Devrimden önce Fransa’da soylu olmayanlardan alınan bir vergi.:TAİLLE
Devrinin sanat anlayışı içerisinde güzel bir eser meydana getirmek.:İBDA
Devriye. : GEZGE
Dış beslenen.:HETEROTROP
Dış deri.:EKTODERM
Dış evlilik.:EGZOGAMİ
Dış mahalleler.:VAROŞ
Dış merkezli,merkez dışı olan.:EKSANTRİK
Dış ticarette,iki ülke arasında yapılan alışverişlerin karşılıklı olarak malla ödenmesi,takas.:KLİRİNG
Dış yüz,görünüş.:ZAHİR
Dış yüzey yada kenar,çevre.:PERİFERİ
Dışarıda kalmış ağaç kökü.:ÇOTUK
Dışavurumcu anlayıştaki gravürleriyle tanınan kadın sanatçımız. :ALİYE BERGER
Dışkı görmekten duyulan aşırı korku. : KOPRAFOBİ
Dışkulak yoluyla kulak zarını muayene etmeye yarayan alet.:OTOSKOP
Dıştan sağlanan her türlü maddeye karşı fiziksel ve ruhsal bir bağımlılık duyan kimse.:TOKSİMAN
Dibek. : SOKU
Difteri.: KUŞ PALAZI
Diğer bir olayın belirli bir büyüklüğüne karşılık bulan bir olayın yaklaşık büyüklüğünü bulma amacını güden işlem.: REGRESİON
Dijital Video Disk’in kısaltması.:DVD
Dik açıları ölçmeye ve çizmeye yarayan dik üçgen biçiminde araç.:GÖNYE
Dik burun da denilen köpekbalığı cinsi.:MAKO
Dik taşların üstüne yerleşmiş masa biçimindeki yassı kaya.:PERİMASASI
Dik tutularak parmakla çalınan,üç köşeli ve telli,büyük çalgı.:ARP
Dik yerlerden inen buzullarda,derin yarılmalar nedeniyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi.:SERAK
Dik yokuş ya da uçurum. : KABAN
Dik, sarp. : YALMAN
Dikdörtgen bir masada oynanan minyatür futbol oyunu. : LANGIRT
Diken. : NİŞ
Dikenleri olmayan ve süs bitkisi olarak yetiştirilen bir cins kaktüs.:FESTAN
Dikenli bir bitki türü.:PITRAK
Dikenli bir çalı. : KEVEN
Dikenli salyangoz.:İSKERLET
Dikenli,sert pullu,kısa ve geniş,siyaha yakın esmer bir balık.:ÇOTİRA
Dikey,dikine.:AMUDİ
Dikilitaş. : OBELİSK
Dikilmiş fasiküllerin tümünü karton bir kapak içine koyarak yapılan hafif cilt.:BRADEL
Dikiş dikerken,iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde koruncak.:YÜKSÜK
Dikişi gizlemek için ayakkabının taban astarına yada taban köselesine açılan yarık.:HARAMA
Dikişte hata. : POT
Dikişte kullanılan pamuk ipliği.:TİRE
Dikişten çıkan kitapların sırtına makine ile bez geçirme.: BRAKET
Dikit.:STALAGMİT
Dikiz.:ERKETE
Dikme kiriş bağlantılarında direnci sağlayan sargı.:ETRİYE
Dikme.Dik. : AMUT
Dil bilgisi.:GRAMER
Dil bilimi.:LENGÜİSTİK
Dil Bozukluğu. : ASİLABİ
Dil devriminin ilk yıllarında “vali” anlamında kullanılan sözcük : İLBAY
Dil devriminin ilk yıllarında belediye başkanı anlamında kullanılan sözcük.:ŞARBAY
Dil tutukluğu.:ANARTRİ
Dil ve estetik kurallarını tanımayıp,kapalılığa yönelen çığır.:DADAİZM
Dil,gelenek,görenek ve kültür bakımından belli bir birlik gösterdiği halde,anayurt dışında kalmış toprağı anayurda katmayı amaçlayan milliyetçi hareket.:İRREDANTİZM
Dil,toplum ve kültür arasındaki ilişkileri konu edinen dilbilim adı. : SOSYOLENGÜİSTİK
Dilbilgisinde bulunma hali.:LOKATİF
Dilbilgisinde,günlük kullanışa uymayan sözcük ve deyimleri kullanmama yada eskiden kullanılan üsluba dönme isteği. : PÜRİZM
Dilde dolaşan,söylenmesi adet olan sözler.:EVRAT
Dilde tutukluk, kekemelik. : REKAKET
Dilek. : KAM
Dilekçe. : ARZUHAL
Dilenci,yoksul,fakir.:GEDA
Dilenci.: GOYGOYCU.:SAİL
Dili anlam açısından inceleyen bilim. : SEMANTİK
Dili tutuk olan,kekeme.:REKİK
Dili veya yazılı belgeleri dil ve tarih açısından inceleme.:FİLOLOJİ
Dilim,parça.:ŞERHA
Dilimize de çevrilen Ağaca Tüneyen Baron, Sandık Müşahidi, Varolmayan Şövalye gibi romanlarıyla tanınmış İtalyan yazar. : İTALO CALVİNO
Dilsiz,sessiz.:EBKEM
Din adamlarının simgesi sayılan başlık. : İMAME
Din adamlarının simgesi sayılan başlık.:İMAME
Din adına yapılan savaş.:GAZA
Din büyüklerinin ya da tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikaye. : MENKIBE
Din dışı. : LADİNİ
Din işleriyle uğraşanların mesleği. : İLMİYE
Din kurallarını öğretmek için yazılmış kitap.:İLMİHAL
Din uğruna yapılan savaş.:CİHAT
Din,yasa,töre vs bakımından işlenmesinde,yapılmasında sakınca olmayan,yapılıp işlenmesine izin verilen.:CAİZ
Dinamik. : DEVİNİMBİLİMİ
Dince çok kötü sayılan davranışlar.:FÜCUR
Dince yapılmasında sakınca olmayan,yapılması günah veya sevap olmayan.:MUBAH
Dindar Yahudilerin başlarını örttükleri takke.:KİPPA
Dine sonradan girmiş boş inanç.:HURAFE
Dingil. : AKS
Dingin halde bulunan hava ve gazların dengeleriyle ilgili yasaları inceleyen fizik dalı.:AEROSTATİK
Dini bakımdan İngiliz kilisesine bağlı kimse.:ANGLİKAN
Dini bir sözü sürekli tekrarlama.:VİRT
Dini ezgi veya kaynağı dini olan orkestra parçası.: KORAL
Dini tören masası.: SUNAK
Dini,felsefi ve politik bir öğretim sistemini meydana getiren dogma ve kavramların bütünü,öğreti.:DOKTRİN
Dinin buyruk ve yasaklarına bütünüyle uyan kimse.:SOFU
Dinin ve din kuramlarının toplum hayatının çeşitli kesimlerindeki yerini güçlendirmeyi amaçlayan toplumsal,ekonomik akım.:KLERİKALİZM
Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren kimse.:ZAHİT
Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp,buyurduklarını yerine getirme,takva. :ZÜHT
Dinleme salonu. : ODİTORYUM
Dinlemek,işitmek.:GUŞETMEK
Dinlenmiş,rahatlamış.:ARAMİDE
Dinler. : EDYAN
Dinleyici durumunda olanların da söz alabildikleri belli bir konu üzerinde düzenlenmiş toplantı.:FORUM
Dinleyiciler önünde, bir konuşmacı grubunun, genellikle sosyal ya da siyasal bir konuyu tartışmak amacıyla düzenlediği toplantı. : PANEL
Dinsel yada yarı dinsel bir konu üzerine bestelenen büyük ölçekli müzik yapıtına verilen ad.:ORATORYO
Dinsel inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan yalancı.: DECCAL
Dinsel kurallar gereğince, kirlenmiş sayılan bir şeyi en az üç kez sudan geçirip kirli sayılmaktan kurtarmak. ŞARTLAMAK
Dinsel tören ve kuralları., mason töreni. Ritüel. : RİT
Dinsel törenlerde kuran okunan on ayetlik bölüm.:AŞİR
Dip kabuklularını ve bazı yumuşakçaları avlamaya yarayan taraklı balık ağı.:DREÇ
Diploma,sertifika.:ŞAHADETNAME.:BRÖVE
Diplomatlar arasında yapılan anlaşma tutanağı.:PROTOKOL
Dipnot. : HAŞİYE
Dipten dallanan bir süs bitkisi. : MAZI
Direk tepeliği.:ERİŞEK
Direk.Yapıda kullanılan dört köşe ya da yuvarlak, kalınca sırık. : MERTEK
Direkler üzerine yüksekte kurulmuş zahire ambarı.:KOÇU
Direkleri pruva ve pupa yönünde geren çelik yada tekstil halat.:İSTİRALYA
Direnme,ayak direme,üsteleme.:ISRAR
Dirgen,yaba.:ANADUT
Diri balık saklanan havuz.:LİVAR
Dirsekle bilek arasında biten,bileğe kadar uzamayan kısa kol veya boyu.:TRUVAKAR KOL
Disiplin.:DÜZENCE
Diskjokeyin kısa yazılışı.:DJ
Disprosyum’un simgesi.:DY
Diş çıkarma. : ISNAN
Diş diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası. : KEFEKİ
Diş eti iltihabı.:PİYORE
Diş kiri,diş pası.:PESEK
Diş köklerini kaplayan sert madde.:SEMAN
Dişçi kerpeteni.:DAVYA
Dişçilikte kullanılan,cıva ve bakır yada cıva,gümüş ve kalay bileşiği. : AMALGAM
Dişi at.:KISRAK
Dişi bizon ile boğanın çiftleşmesinden doğan melez hayvan. : KATOLO
Dişi deve. : NAKA: MAYA: ARVANA
Dişi geyik. : MARAL : BURÇİN
Dişi koyun.:MARYA
Dişi.:ÜNSA
Divan edebiyatındaki süslü düzyazının 17. yüzyıldaki en güçlü temsilcilerinden biri olan yazar. :NERGİSİ
Divan edebiyatı geleneğini sürdüren şiirlerini “LEAMET” adlı kitabında toplamış, acıklı hayatı Behçet Necatigil’in “Ertuğrul Faciası” adlı oyununa konu olmuş XIX. yy. Türk Şairi. : ALİ RUHİ
Divan edebiyatında abartmanın en aşırı derecesine verilen ad.:GULÜV
Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesinden oluşan eser.:HAMSE
Divan edebiyatında beşer dizelik bentlerden oluşan şiir türü.:TARDİYE
Divan edebiyatında dört dizeden oluşan ve belirli aruz kalıpları ile yazılan şiir.:RUBAİ
Divan edebiyatında dört dizeli bentlerden oluşan şiir türü.:MURABBA
Divan edebiyatında gazelin yada kasidenin son beyti.:MAKTA
Divan edebiyatında içkiyi ve içkili toplantıları övmek için yazılan şiir türü.:SAKİNAME
Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti.:MATLA
Divan edebiyatında kasidenin giriş bölümüne verilen ad.:NESİB
Divan edebiyatında manzum bilmece.:LUGAZ
Divan edebiyatında meyhaneye verilen ad.:HARABAT
Divan edebiyatında övgü şiiri.:KASİDE
Divan edebiyatında sevgilinin kaşı, kirpiği, bakışı için kullanılan benzetme. : TİG
Divan edebiyatında şarabın verdiği coşkunluğu, şarabın tasavvuftaki anlamını yorumlayan şiirlere verilen ad. : HAMRİYE
Divan edebiyatında şehzadelerin sünnet,kadın sultanların evlenme törenlerini anlatan yapıtlara verilen ad.:SURNAME
Divan edebiyatında,dört dizeden oluşan bir şiir türü.:TUYUĞ
Divan edebiyatının en büyük hiciv şairi. : NEFİ
Divan edebiyatının en uzun nazım şekli.:MESNEVİ
Divan edebiyatının ilk kadın şairlerinden,Hace-i Zenan da denilen şair.:ANİKADIN
Divan şiirinde her beytin son sözcüğünü, sonraki beytin ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı. : İADELİ
Divan şiirinde meyhaneci,tasavvufta ise tarikat şeyhi anlamında kullanılan sözcük.:PİRİMUGAN
Divan şiirinde sakiye sesleniş biçiminde yazılmış,içkiyi,içkili eğlencenin türlü yönlerini gerçek ve tasavvuftaki anlamlarıyla konu edinen şiir.:SAKİNAME
Divan şiirinde uyakta tesis adıyla anılan eliften önceki sessiz harfin harekesi. : RES
Divan şiirinin ölçüsü. : ARUZ
Divan,sedir. :KEREVET
Divit.yazı hokkası. : AME
Diyalektik. : EYTİŞİM
Diyalog halinde yazılmış,genellikle eğlendirici sahne eseri : SKEÇ
Diyarbakır ilinde,Anadolu’da bu güne değin bilinen en eski köy düzenine ilişkin bulguların ele geçtiği höyük.:ÇAYÖNÜ
Diyarbakır ve Gaziantep yöresinde dokunan bir tür kumaş.:MEYDANİ
Diyarbakır ve Siirt yörelerinde düzenlenen cigor şenliği sırasında yapılması gelenekselleşmiş olan bumbar dolmasına verilen ad.:ZİMBİLOK
Diyarbakır yöresine özgü sütle yapılan bir hamur tatlısı. : NURİYE
Diyarbakır yöresine özgü, bir tür yoğurt çorbası. : LEBENİ
Diyarbakır yöresine özgü,buğday ve yoğurtla yapılarak soğuk olarak yenen bir yemek.:MEHİR
Diyarbakır’a özgü bir peynir cinsi.:ÖRGÜ
Diyarbakır’da bir köprü.:MALABADİ
Diyarbakır’ın eski adı. : AMİD : AMED
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde,Asur dönemine ait kalıntılarla ünlü üç mağaranın ortak adı.:BİRKLEYN
Diyelim ki, tutalım ki. : BİLFARZ
Diyelim ki.:BİLFARZ
Diyezli ve bemollü bir sesin eski duruma getirilmesini gösteren nota işareti.:BEKAR
Diz meniski travması. : MENİSKUS
Dizanteri. : KANLI BASUR
Dizgi işlerinde kullanılan harf türlerinin bütünü.:HURUFAT
Dizginleri koyuverilmiş bir atın dört nala koşması.Süvari akını.:ILGAR
Dizi, sıra. : NAF
Dizicilerin harfleri içine yerleştirdikleri derin yuva. : KUMPAS
Dizleri bükmeksizin bacakları hızla hareket ettirerek kulaçla yüzme.:KRAVL
Doçentlik sınavı.:KOLOKYUM
Dogma. : NAS : İNAK
Doğa biçimlerini değil boya biçimlerini değerlendiren ve boya vuruşundan doğan görüntünün,insanın iç coşkusunu anlatmaya yeter olduğuna inanan soyut resim anlayışı.:LEKECİLİK
Doğa güzelliklerinden yararlanmak yada spor yapmak için oluşturulmuş konaklama tesisi.:OBERJ
Doğa ötesi. : METAFİZİK
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan sözcük ses yansıması,yansıma.:ONOMATOPE
Doğa yasalarıyla yada bilinen algı,duyum ve usavurma yollarıyla açıklanamayan olayları inceleyen bilim. ARAPSİKOLOJİ
Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt.:LAVTA
Doğaçlama tiyatro. : TULUAT
Doğada serbest olarak bulunmayan ama birçok cismin bileşimine giren, karbon ve azottan oluşmuş bir gaz. : KİYANUS
Doğada ve toplumda nitelikle ilgili değişmelerin yavaş yavaş değil,birdenbire olması.:MUTASYON
Doğada,kemik dokusunda bulunan,içinde flüor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat.:APATİT
Doğadaki canlıların birbiriyle ve çevreyle ilişkilerini inceleyen bilim dalı. : EKOLOJİ
Doğal baryum sülfat.:BARİTİN
Doğal çimento ile lavlı, kavkılı, kemikli kırıntıların kaynaşmasıyla oluşmuş kitle. : BREŞ
Doğal demir karbonat.:SİDEROZ
Doğal hidratlı manganez ve kalsiyum silikat.: İNEZİT
Doğal olarak böğürleri kalçalara doğru daralan at için kullanılan sözcük. : LAĞAR
Doğal set. : SEKİ
Doğal titan oksit. : ANATAZ
Doğal ve derin kuyu.:DÜDEN
Doğalcılık.:NATÜRALİZM
Doğalgaz,elektrik gibi şeylerin kullanılan miktarını ölçen alet.: SAYAÇ
Doğalgazın ikinci önemli bileşeni olan hidrokarbon.:ETAN
Doğan kuşunun erkeği.:BAZ
Doğana benzeyen yırtıcı,avcı kuş.:SUNGUR
Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı. : ÖKÜLTİZM
Doğayı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil,ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan;doğrudan doğruya gerçeği,nesneyi değil de,onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımı.:EMPRESYONİZM
Doğrama işlerini kahverengiye boyamakta kullanılan toprak boya.:OMBRA
Doğramacı,marangoz.:HARRAT
Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan,sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta.:SUNTA
Doğranmış ekmeği yağ ve et suyuyla sahanda pişirilerek yapılan bir çeşit yemek. : ISLAMA
Doğru olarak kabul edilen iki yargıdan üçüncü bir yargı çıkarma temeline dayanan bir uslamlama yolu.:TASIM
Doğru olmayan, gerçekliği su götürür söz ve yazı. : APOKRİF
Doğru yolda olan,hidayete ermiş olan.:MEHDİ
Doğru yolu arama.:HİDAYET
Doğru yolu gösteren kimse,kılavuz.:MÜRŞİT
Doğru yolu gösterme, doğru yola yöneltme. : İRŞAT
Doğru, dürüst, kusursuz. : SELİM
Doğru,doğruluktan şaşmayan.:MÜSTAKİM
Doğru,gerçek.:ÇIN
Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et.:KEBAP
Doğrudan yeni uygulanmış ıslak sıvanın üstüne yapılan duvar resmi. : FRESK
Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca hareketlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren öğreti.:PRAGMATİZM
Doğruluğuna güvenilmez söz veya yazı.:APOKRİF
Doğruluğuna inanma,emin olma.:İTMİNAN
Doğrusal yada dairesel boyutların ölçülmesinde,ölçme duyarlığını artıran,çok küçük boyutların ölçülebilmesini sağlayan düzen.:VERNİYE
Doğrusu,gerçekten.:ELHAK
Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.:GERENUK
Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk. : MASAİLER
Doğu Anadolu Bölgesine özgü bir halk oyunu. : NARE
Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü.: TAR
Doğu Anadolu’da bir dağ ve geçit.:KOP
Doğu Anadolu’da bir göl. : ARIN – NAZİK – HAZAR
Doğu Anadolu’da çift sürülürken hep bir ağızdan söylenen türkü yada mani.:HORAVEL
Doğu Anadolu’da çökelek peynirinin kurutulmuşuna verilen ad.:ÇORTAN
Doğu Anadolu’da Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ALMADERE
Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.: MEY
Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.:ÇONGURİ
Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.:MEY
Doğu Anadolu’da toplu olarak oynanan bir halk oyunu. :TAMZARA
Doğu Anadolu’da Van gölü ve çevresinde kurulmuş eski bir krallık.:URARTU
Doğu Anadolu’da yetişen ve otlu peynirin içine de konulan yabani sarımsak türü.:SİRMO
Doğu Anadolu’da yüksek bir dağ.:İSPİRİZ
Doğu Anadolu’dan doğarak Hazar’a dökülen bir ırmak. : ARAS
Doğu Anadolu’nun bazı bölgelerinde oynanan halay türü bir halk oyunu. :SEPE
Doğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde yaygın olan geçici kırsal yerleşme tipi.:KOM
Doğu Anadolu’nun dağlık bölgelerinde üretilen ünlü bir tulum peyniri.:ŞAVAK
Doğu Anadolu’nun Irak sınırı yakınında yüksek bir dağ. : SAT
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.: MEYROKİ .:NARE
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:NARE
Doğu Anadolu’ya özgü,bozaş da denilen et ve nohutla yapılan bir yemek.:PİTİ
Doğu Anadolu’ya özgü,çeşitli sebzelerle yapılan bir tür çorba.:AVŞOR
Doğu Anadolu’ya özgü,yumurtayı tereyağı ve unla kavurarak yapılan ve kahvaltıda yenilen yemek.:MURTUĞA
Doğu Asya’da bir ırmak. : YALU
Doğu Avrupa kökenli Yahudilere verilen ad.:AŞKENAZİ
Doğu Avrupa kökenli Yahudilerin geleneksel düğün müziği.:KLEZMER
Doğu Avrupa ve Kuzey Asya köylülerinin,çam ağacından yapılmış konutları.:İZBA
Doğu Hindistan’da yetişen bir bitki.:HALİLE
Doğu Karadeniz bölgesi’nde bir akarsu. : SALAÇOR
Doğu Karadeniz bölgesi’nde yetişen ve yaprakları halk hekimliğinde kullanılan ormangülü.:KOMAR
Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yetişen, salatası, yemeği ve turşusu yapılan, pazıya benzer bir bitki.:TOMARA
Doğu Karadeniz Bölgesine özgü ahşap tahıl deposu.:SERANDER
Doğu Karadeniz Bölgesinin kıyı kesimlerinde yetiştirilen siyah bir üzüm cinsi. : İSABELLA
Doğu Karadeniz dağlarının en yüksek doruğu.:KAÇKAR
Doğu Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın geçici kırsal yerleşme tipi.:OBA
Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen,uzun kuyruklu,beyaz renkli bir koyun ırkına verilen ad.:KARAYAKA
Doğu Karadeniz yöresinde patlamış mısıra verilen ad. : PAFULİ
Doğu Karadeniz yöresinde yetişen ve karayemiş de denilen bir meyve.:LAZKİRAZI
Doğu Karadeniz yöresine özgü, üzüm suyu ve mısır unuyla yapılan bir çeşit pelte kıvamında tatlı.:PEPEÇURA
Doğu Karadeniz yöresine özgü,pekmezle yapılan aşuremsi bir tatlı.:TERMONİ
Doğu Karadeniz’de ünlü bir yayla. : VERÇENİK
Doğu Karadeniz’de içine peynir bastırılan ve çam ağacından yapılan fıçıya verilen ad. : KADİNA
Doğu Karadeniz’de özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. : FERETİKO
Doğu Karadeniz’de tulum eşliğinde horon oynayarak yapılan geleneksel yayla eğlencesi.:VARTAVAR
Doğu Karadeniz’de yetişen ve derideki tahrişleri iyileştirmekte kullanılan otsu bir bitki.:LİVERA
Doğu Karadeniz’e özgü ipek başörtüsü. : ŞAY
Doğu Karadeniz’in dağlık kesimlerinde yaşayanların giydiği,bacağı çorap gibi saran bir tür çizme.:SABUK
Doğu kilise büyüklerine,özellikle Habeş piskoposlarına verilen unvan.:EBUNA
Doğu kiliselerinde ermişlerin tahta pano üzerine yapılan resimlerine verilen ad.:İKONA
Doğu masal ve efsanelerinde kötü ve korkunç cin.:İFRİT
Doğu müziklerinde eserler arası çalınan parça. : ARANAĞME
Doğu Timor’un başkenti. : DİLİ
Doğu ülkelerinde yaşayan Yunan asıllılara verilen ad.: RUM
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oynanan halay türü bir halkoyunu.:LORKE
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konar-göçerlerin kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi.:ZOMA.:ZUMA
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:DELİLO
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü bir tür köfte.:KİTEL
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü,tavuk eti,sarımsak ve ekmekle yapılan bir çeşit pilav.:SENGESER
Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’ya özgü bir üzüm cinsi. : SAPAKLAVİ
Doğum meleği.:AYZIT
Doğum sancısı.:BURU
Doğum sırasında temizliğe dikkat edilmemesi yüzünden loğusanın tutulduğu ateşli hastalık.:ALBASMA
Doğumdan altı ay sonraya kadar olan erkek yada dişi at yada eşek yavrusu. : KULUN
Doğurganlığıyla ünlü Frigya Kraliçesi.:NİOBE
Doğurmamış dişi sığır.:DÜVE
Doğurması yakın olan hamile. : AĞIRAYAK
Doğuştan fikirlerin var olduğunu ileri süren görüş.:NATİVİZM
Doğuştan gelen huy.:HULK
Doğuştan kör.:DARİR
Doğuştan meme ucu yokluğu.:ATELİ
Doğuştancılık. : NATİVİZM
Doğuya özgü bir duyarlılıkla Batı resim tekniğini birleştirdiği, fantastik öğeler de içeren figüratif yapıtlarıyla tanınmış ressamımız. : BALKAN NACİ İSLİMYELİ
Doktor No, Rusya’dan Sevgilerle, Yıldırım Harekatı gibi James Bond filmleriyle tanınan İngiliz sinema yönetmeni. : TERENCE YOUNG
Doktorlar,hekimler.:ETİBBA
Doktorların düz bağırsak ile kalın bağırsağın alt bölümlerinin gözle incelenmesinde kullandıkları ışıklı tüp.:PROKTOSKOP
Doktorların kulaklarına takarak insanların iç organlarını dinlemek için kullandıkları tıbbi alet.:STETESKOP
Doku bozukluğu.:LEZYON
Doku ölümü.:NEKROZ
Doku.:NESİÇ
Dokubilim. : HİSTOLOJİ
Dokuma tezgahı çerçevelerinin gücü tellerine takılan ve içinden çözgü ipliği geçen küçük halka.:NİRE
Dokuma tezgahında enine atılan iplik,atkı.:ARGAÇ
Dokuma tezgahında tarağı tutan ağaç veya metal parça.:TEFE
Dokuma tezgahındaki dişli araç.:ÇIMBAR
Dokuma,dokumalar,tekstil.:MENSUCAT
Dokumacıların kullandığı küçük kamış.:NEYÇE
Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan,demirden yada ağaçtan yapılmış dişli araç.:KİRKİT
Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler : ÇÖZGÜ
Dokumacılıkta kullanılan unlu yada çirişli sıvı.:HAŞIL
Dokumacılıkta,atkı ipliklerinin ayrı ayrı denetlenebilmesini olanaklı kılan tezgah. : JAKAR
Dokumacılıkta,mekikle enine atılan iplik.:ATKI
Dokumada çözgüler arasından enine geçirilen iplik.:ARGAÇ
Dokumalar,tekstil. : MENSUCAT
Dokuması kalın,sık ve yumuşak,bir tür pamuklu bez.: PAZEN
Dokunaklı,etkili.:PATETİK
Dokunma duyusu. : LAMİSE
Dokunmuş kumaşlardaki tarak izlerini yok etmek için bu kumaşları bir bıçaktan geçirme işlemi. Sanayide kimi metalleri ve yüzeylerini parlatma. : POLİSAJ
Dokusunda altın ve gümüş tellerin de bulunduğu ipekli bir kumaş.:SÜNDÜS
Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş.:LAME
Dokuz dereceden oluşan,depremlerin gücünü ölçme birimi.:RİCHTER
Dokuz milimetre çapında,İngiliz yapısı,hafif,kullanışı kolay bir tür makineli tüfek.:STEN
Dokuzuncu İsrail kralı. : YORAM
Dolama. Parmak çıbanı. : ETYARAN
Dolambaçlı, eğri büğrü, çapraşık. : LAMELİF
Dolambaçlı,dolanarak giden.:YILANKAVİ
Dolandırıcı.:AYYAR
Dolaşma,gezinti.:CEVELAN
Dolayısıyla anlatmak,ima etmek.:İMLEMEK
Dolgun,kalın,yağlı,tıknaz.:TIKIZ
Dolmuş yapan büyük at arabası. : OMNİBÜS
Dolmuş yapan uçak. :ÇARTER
Dolu,doldurulmuş.:MEMLÜ
Dolu,dolmuş.:MEŞBU
Dolunay, mehtap, ayın on dördü : . BEDİR : AYAS
Dolunay,mehtap.:AYAŞ
Dolunayda huyu değişen. : AYSAR
Domalan’da denilen ve patatese benzeyen bir tür mantar.:KEME
Domates,taze soğan,maydanoz gibi sebzelerle yapılan bir salata.:BOSTANA
Domates.: BANADURA
Domatese kırmızı rengini veren organik bileşik.:LİKOPEN
Dominik’in Uluslar arası kodu.:DMA
Domuz lahanası,yılan yastığı gibi adlar da verilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.:NİVİK
Domuz lahanası” da denilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki. : NİVİK
Domuz yavrusu. : MOZAK
Domuz.:BOCUK
Domuza benzer bir hayvan./ Yaban domuzu. : PEKARİ
Don Kişot’un atının adı.:ROSİNANTE
Don yağı ile yağlanmış ve et kısmı temizlenmiş inek derisi.:MAKETA
Don, şalvar. : TUMAN
Donanım. : TEÇHİZAT
Donanma. : ARMADA
Donanmalarda personel ve yük taşımada kullanılan en büyük filika.:İŞKAMPAVİYA
Dondurulmuş krema.:FRİGO
Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. : ELMASİYE
Dondurulmuş yada buzlu olarak hazırlanan içecek.:FRAPE
Donkişot’un atının adı. : ROSİNANTE
Donmuş et suyu ile şeker vs den yapılan billur gibi parlak ve şeffaf bir tatlı.:ELMASİYE
Donmuş lav akıntılarıyla kaplı alan.:LEÇE
Donmuş,donuk.:CAMİT
Donuk, şeffaf olmayan. : OPAK
Dost,yakın arkadaş,kan kardeşi.:KANKA
Dost,yakın arkadaş.:ENİS
Dostlar, arkadaşlar. : İHVAN
Dostlar.:YARAN
Dostluğunda ve inançlarında içten olan. : MUHLİS
Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı romanının baş kişisi. : RASKOLNİKOV
Down sendromlu.:MONGOL
Doyma,doymuşluk.:İŞBA
Dökme demir, font. : PİK
Dökme demiri eritmede kullanılan fırın.:KUPOL
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl. : ALAZA
Dökülen yaprak. : HAZAL
Dökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp. : SAÇULA
Döl değişimi gösteren bazı bitkilerdeki eşeysiz evre. : SPOROFİT
Döl kesesi.:AMİNOS
Döl verme yetkinliğine eren,baliğ.:ERİN
Döl yolu. : VAGİNA
Döllenmesiz üreme,döllenmesiz çoğalma. ARTENOJENEZ
Döllenmiş yumurtaya, gelişmeye başladığı andan cenin olmasına kadar geçen sürede verilen ad.:EMBRİYO
Dölyatağı,rahim.:UTERUS
Dönbaba, Turna gagası gibi adlar da verilen ve yapraklı dalları Ege bölgesinde sebze olarak kullanılan otsu bir bitki. : İĞNELİK
Dönbaba,turna gagası gibi adlar da verilen ve Ege yöresinde sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.:İĞNELİK
Döneç. : ROTOR
Dönek, uğursuz. : ALABACAK
Dönem. : RAVNT
Dönemeç. : BÜK
Dönemeçlerde otomobilin iki arka tekerinin aynı hızla dönmesini sağlayan dişli aygıt.:DİFERANSİYEL
Dönence.:MEDAR
Dönence.:TROPİKA
Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü.:EVLEK
Dönüş,geri gelme.:AVDET
Dönüşümcülük. : TRANSFORMİZM
Dört beş metre boyunda ve tek kişilik bir spor yelkenlisi.:LASER
Dört bölükten kurulan,bir binbaşının komutasında bulunan asker birliği.:TABUR
Dört buçuk ve yirmi altı metre ölçülerindeki alanda küçük toplarla oynanan bir spor dalı.:BOCCE
Dört büyük Yahudi peygamberinden biri. :YEŞU
Dört dizeli bir kıtada abba biçimindeki uyak dizilişine verilen ad.:SARMAUYAK
Dört halifenin ilki. : EBUBEKİR
Dört İncil’den üçüncüsünün yazarı.:LUKA
Dört Japon çiçek süsleme okulundan biri. : KO
Dört kız ve dört erkek oyuncudan oluşan sekizer kişilik iki takım arasında oynanan ve basketbol ile hentbolun karışımı olan spor dalı.:KORFBOL
Dört kişi arasında ve 48 kağıtla oynanan bir iskambil oyunu. : REVERSİ
Dört kişilik müzik topluluğu veya bu topluluğun çaldığı,söylediği parçalar.:KUARTET
Dört köşe kesilmiş küçük hamur parçalarından yapılan yoğurtlu çorba.:TUTMAÇ
Dört köşe kesilmiş uzun direk.:DİLME
Dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı.:BURÇ
Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına,alt tarafa doğru bağlanan halat.: BORİNA
Dört şeyden oluşan,dörtlü.:MURABBA
Dört tekerlekli yaylı bir at arabası. : BRİK
Dört tekerlekli, içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası. : LANDO: LANDON
Dört tekerlekli,hafif,bir tür gezinti arabası.:KALESKA
Dört tekerlekli,üstü kapalı,yaylı bir tür at arabası.:TALİKA
Dört telli bağlama.:BULGARİ
Dört tempolu bir dans.:FOKSTROT
Dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE
Dört. : CIHAR
Dörtköşe yelkenleri boğarak yüzeylerini küçültme işi. : CAMADAN
Dörtlü. : KUARTET
Dörtlü.:MURABBA
Dörtte bir, çeyrek anlamında eski sözcük. : RUBU
Döşeme , divan gibi yerlere serilen , genellikle desenli , havsız , kalın , kıl veya yün dokuma. :KİLİM
Döşeme gereci plastik madde. : MARLEY
Döşeme sıvası.: ŞAP
Döşemecilikte kullanılan bir dolgu ve örtü malzemesi.:TAHTAPAMUK
Döşemecilikte kullanılan sentetik parke.:LAMİNAT
Döşemelik bir kumaş cinsi. : ÇATMA
Döşemelik olarak kullanılan kadifemsi kumaş cinsi. : ŞÖNİL
Döviz paritesinin alış ve satış değerlerinin serbest piyasa kurallarına göre Merkez Bankasının müdahalesi olmaksızın belirlenmesi.:DALGALIKUR
Dövülmüş et,bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte.:ORUK
Dövülmüş sarımsak,yumurta sarısı ve zeytinyağından oluşan soğuk sos.:AYOLİ
Dövüşemeyecek duruma gelen bir boksörün karşılaşmayı bırakması. : ABANDONE
Dövüşken iri koç yada teke.:KÖSEMEN
Dren. : AKAÇ
Duacı.:DAİ
Dudak sesleriyle başlayan kelimelerin ilk seslerini güçlükle söyleyen ve birkaç kez tekrarladıktan sonra arkasını getirebilen kimse.:PEPE
Dul kadınlar. : ERAMİL
Dul kalan kadının sadakatini göstermek üzere kendisini kurban etmesi şeklinde bir Hindu geleneği.:SATİ
Duman rengi. : FÜME
Duman.:DUHAN
Dumanı toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı.:DAVLUMBAZ
Dumlupınar denizatlısına 4 Nisan 1953’de çarparak batmasına neden olan İsveç yük gemisi.:NABOLAND
Durağan yıldız.:SABİTE
Durgun su. : RAKİT
Durmadan,habire.:VİRE
Durum. : HALET
Duruşma.:MURAFAA
Duvar içindeki kapaksız küçük dolap. : TAKA
Duvar içindeki oyuk, raf,göz,hücre. : NİŞ
Duvar lambası. : APLİK
Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla. :KERPİÇ
Duvar örülürken büyük taşların arasına konulan ufak taşlar.:HELİK
Duvar resimleriyle ünlü Meksikalı ressam.:DİEGO RİVERA
Duvar taşlarının ya da tuğlalarının harçla doldurulup üzerinden mala geçirilerek düzeltilen aralığı.:DERZ
Duvar ve tavan süslemeleri yapan usta.:NAKKAŞ
Duvara bitişik,alçak tahta sedir,kerevet.:PEYKE
Duvara ya da tavana püskürtülerek yapılan bir sıva türü. : FASARİT
Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları şakul ipi. : PERESE
Duvarda açılmış olan su deliği.:AVGIN
Duvarda suyun geçmesine yarayan delik ya da üstü kapalı su yolu.:AVGIN
Duvardaki taş yada tuğla sırası.:REDE
Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk.: HATIL
Duvarları boyamak için kullanılan sulandırılmış kireç yada boya.:BADANA
Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan ve çiçek resimleriyle bezeli pişmiş balçık levha,fayans.:ÇİNİ
Duvarları,yontulmamış ağaç gövdelerinin üst üste oturtulmasıyla oluşturulan ve Karadeniz Bölgesinde yaygın olan ev tipi.:ÇANTI
Duyarga, dokunma duyusu. : LAMİSE
Duyarga.:ANTEN
Duygu kapanıklığı,duyumsamazlık. : APATİ
Duygulu,içli,hassas.:SANTİMANTAL
Duygulu. : MÜTEHASSİS
Duygusal, hikayeli türkü./ Serbest biçimli, romantik, müzik araçlarıyla çalınan yada şarkı olarak okunan yapıt. : BALLAD
Duygusal,düşçü.:ROMANESK
Duygusuz, kayıtsız, uyuşuk. : APATİK
Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri. : İMGE
Duyular aracılığıyla edinilen izlenim.:DUYUM
Duyuların sağladığı bildirimleri tanıyamama rahatsızlığı.:AGNOZİ
Duyusal, ruhsal ya da harekete ilişkin çok çeşitli rahatsızlıklarla tanımlanan psikonevroz. : İSTERİ
Düden de denilen ve karstik yörelerde kapalı havzaların sularını toplayan oyuk.:SUBATAN
Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad. : UVALA
Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. : ABALON
Düğümler anlamında eski sözcük.:UKAD
Düğün armağanı. : SAÇI
Düğün çiçeği de denilen bir süs bitkisi. : SÜTLÜCE
Düğün,balo vs eğlencelerde,spor karşılaşmalarında serpilen,küçük yuvarlak pul biçiminde kesilmiş renkli kağıt parçaları.:KONFETİ
Düğünde oyundan sonra davulcunun topladığı para. : ŞABAŞ
Düğüne çağrılanlara düğün sahibince verilen hediye. : DÜRÜ
Düğünün ertesi günü.:PAÇAGÜNÜ
Dükkan kepengi.:DARABA
Dümen kolu. : YEKE
Dümen kullanmakla görevli bilgili ve tecrübeli tayfa.:SERDÜMEN
Dümeni ortaya alarak gemiyi bulunduğu doğrultuda yürütme.:VİYA
Dünya çapında.:CİHANŞÜMUL
Dünya ile ahret.:DAREYN
Dünya ve dünya ile ilgili her şey.:MASİVA
Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.:GREENPEACE
Dünyaca ünlü Champagne şaraplarının Fransa’da bulunan başlıca üretim merkezi.:REİMS
Dünyada da ,ahrette de işe yaramayan adam.:BUR
Dünyada yalnızca Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yetişen bir çiçek.:YANARDÖNER
Dünyadaki bütün canlıların yaşadığı 16-20 km kalınlığında tabaka.:BİYOSFER
Dünyadaki bütün Ortodoks kiliselerinde kullanılan ve yalnızca İstanbul’da hazırlanan kutsal yağ.:MİRON
Dünyalar.:ALEMİN
Dünyamızın damı. : TİBET
Dünyanın Yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki anıtmezarıyla ünlü Karya kralı.:MAUSOLOS
Dünyanın yedi harikasından biri olan Babil asma bahçelerini yaptıran efsanevi Asur kraliçesi.:SEMİRAMİS
Dünyanın bütün denizlerine yayılmış bir yumuşakça cinsi.:ERATO
Dünyanın büyük bir kısmını eline geçiren.:CİHANGİR
Dünyanın en büyük adası.:GRÖNLAND
Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı.: NAUTİLUS
Dünyanın ilk ses üstü yolcu uçağı. : CONCORDE
Dünyanın tek kuyruksuz kedi cinsinin adı.:MAN
Dünyanın yakınından 76 yılda bir geçen kuyruklu yıldız.:HALLEY
Dünyanın yıl içinde güneşe en uzak olduğu nokta.:AFEL
Dünyaya ait olanlar,insanlar.:ALEMİYAN
Dürbün.:IRAKGÖRÜR : BAKAÇ
Dürüst,iyi ahlaklı.:ONAT
Dürüstlük ilkesine aykırı hareket edilerek tüketicilerin farkına varamayacakları şekilde, bir malın içine değersiz veya daha düşük değerli madde karıştırılması. : TAĞŞİŞ
Düş gücü.:MUHAYYİLE
Düşen,düşmüş,düşük.:SAKIT
Düşkünler evi.:DARÜLACEZE
Düşkünlük, tutku. : İPTİLA
Düşkünlük,talihsizlik.:NİKBET
Düşman toprağına yağma için yapılan akın.:GARET
Düşman,hasım. : YAĞI : ADU
Düşmanın kafasından bir tutam saçı,altındaki deri parçasıyla birlikte savaş ganimeti olarak alma eylemi.(Kafa derisi yüzme).:SKALP
Düşmanlık duygusu,kin besleme.:NEFSANİYET
Düşmanlık. : ADAVET
Düşme.:SUKUT
Düşsel.:FANTASTİK
Düşük gramajlı küçük boy ekmek. : BAGET
Düşük nitelikli,kötü anlamında argo sözcük.:DANDİK
Düşük sıcaklıklı bir yanardağ patlaması sonucunda ortaya çıkan,huni biçimli küçük krater.:MAAR
Düşünce ve işinde aşırıya kaçmayan,ölçülü,ılıman.:MUTEDİL
Düşünceden çok aşka dayanan sanat eseri.:GARAMİ
Düşünceden çok canlı duygulara ve aşklara dayanan sanat yapıtı. : GARAMİ
Düşünceleri şeriat ilkelerine aykırı görüldüğünden,Memlük sultanının buyruğu üzerine,Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüş olan Türk tasavvuf şairi.(14. asır). :NESİMİ
Düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan.:İDEAL
Düşünme gücü. : KARİNA
Düşünme,düşünce.:FİKRET:FİKİR
Düşünmeden,yalnız kasların hareketiyle yapılan iş,hareket .Mekanik.:MİHANİKİ
Düşünmenin bilincini belirten Japonca bir terim.:İŞİKİ
Düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz. : KİNAYE
Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay. : İRONİ
Düşünüp söyleme yeteneği. : NATIKA
Düşünüp taşınmadan,bir çırpıda. : CEFFELKALEM
Düşünüş biçimi. : MANTALİTE
Düşürme,aşağı atma.:İSKAT
Düz dam, taraça. : ŞATU
Düz dokunmuş,açık saman renginde bir tür ipek kumaş.:SADAKOR
Düz duruma getirilmiş,sağlamlaştırılmış.:STABİLİZE
Düz duruma getirme,düzleme.: TESVİYE
Düz kanatlılardan,bitkilere çok zarar veren bir böcek cinsi,termit.:AKKARINCA
Düz kenarlı şapka. : KANOTİYE
Düz nehir gemisi. : TOMBAZ
Düz tepeli, sarp yamaçlı dağ, masa dağ. : MESA
Düz toprak damlarda kirişlerin üzerine serpilip toprakla örtülen hasır.:FEDRE
Düz ve ensiz bağ. : BANT
Düz yada desenli bir kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE
Düz yada kıvrımlı her çeşit yumuşak kumaş vb maddeden yapılan başlık.:BONE
Düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket : SETRE
Düz yazı.:MENSUR:NESİR
Düz yazıda uyak. : SECİ
Düz,engebesiz toprak parçası.: DÖLEK
Düz,ince ve sık dokunmuş bir tür ipekli.:PONJE
Düzce ilinde bir kaplıca ve göl ve bir kaplıca.:EFTENİ
Düzce ilinde doğal güzelliğiyle tanınmış bir şelale. : SAMANDERE
Düzce ilinde,doğal güzelliğiyle tanınmış beş şelalenin ortak adı. : AYDINPINAR
Düzce’nin Gölyaka ilçesinde bir şelale.:GÜZELDERE
Düzelme,iyileşme,iyilik.:SALAH
Düzelten,ıslah eden.:MUSLİH.:MUSAHHİH
Düzeltilmiş bir ağaç parçasının yüzüne paralel çizgiler çizmeye arayan marangoz aleti.:NİŞANGEÇ
Düzeltme amacıyla yapılan değişme.:RÖTUŞ
Düzeltme,iyileştirme.:ISLAH
Düzen,hile.: DEK.:FENT
Düzeni bozma,karışıklık çıkarma.:İFSAT
Düzenleme. : ARANJMAN
Düzenlenmiş arazinin yüzölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. : TAKEOMETRE
Düzenleyen. : NAZIM
Düzenleyici. : ARANJÖR
Düzenli olarak ekim yapılan arazi. : EKENEK
Düzensiz şekilleri konu alan geometri dalı. : FRAKTAL
Düzensiz yaşayan,pasaklı.:ÇAPAÇUL
Düzensiz,karışık,darmadağınık. : DANDİNİ
Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta : ÇITA .
Düzgün konuşan.:ELSEN
Düzgün konuşma ya da gerçeği belirtme. : İRAP
Düzgün sarılmış halat yumağı. : RODA
Düzgün söz söyleme kolaylığı. : TALAKAT
Düzgün. : ONAT
Düzgünlük,tutarlılık.:İNSİCAM